16. Yüzyılda Kahve Falı

16. yüzyıldan bu yana elden ele, dilden dile yayılan kahve falının nasıl ortaya çıktığını ve nasıl bakılmaya başlandığını hiç düşündünüz mü? Kahve falının keşfinin hikayesini anlatmadan önce kahvenin keşfini anlatalım sonrasında ise kahve falı nerde ve hangi şartlar altında keşfedilmiş onu sizlerde paylaşalım.

Rivayete göre kahve, 7. Yüzyılda dağda hayvanlarını otlatan bir çobanın çalıların arasında gördüğü kırmızı küçük meyveleri hayvanlarına yedirmesi ile keşfediliyor. Bu kırmızı meyveyi hayvanların yemesinden sonra çoban bir bakıyor ki hayvanlar yerinde duramıyor bir oraya bir buraya koşturuyor, çoban anlıyor ki bu enerjinin kaynağı yenilen bu meyveden kaynaklanıyor. Gel zaman git zaman bu kahve çekirdekleri yüzyıllar boyunca suda kaynatılarak içilmeye başlanıyor.

Kahvenin ülkemize gelişi ise Yavuz Sultan Selim zamanında oluyor. Tahtta kaldığı süre boyunca hep doğuya sefer düzenleyen Yavuz Sultan Selim, Yemen’i de aldıktan sonra kahve ile tanışmış oluyor. Yemen Valisi, şehrinde bulunan kahveyi saraya yolluyor ve topraklarımıza kahve giriş yapmış oluyor. Kahvenin çok ince bir şekilde öğütülüp ağır ateşte özel bir şekilde pişirilmesi ise bizim topraklarımızda oluyor ve Türk kahvesi adı veriliyor. Kahve harem hayatına girdikten sonra fal bakılmaya da başlanıyor. Öncelikle haremde kadınlar birbirlerinin yüzüne rahatlıkla söyleyemeyecekleri şeyleri ve harem dedikodularından bahsetmek için kahvenin telvesini kullanmaya başlamışlar. Gel zaman git zaman bu dedikodu iletiminden vazgeçmişler ve kahvenin telvesine bazı anlamlar yükleyerek gelecekten haber alıp vermeye başlamışlar. Günümüzde de bu yöntem hala kullanılmaktadır. 1571 yılında kahvenin ülkemize giriş yapmasından günümüze kadar kahve falı gelecek ile aramızda iletişim kurmaya aracı olan bir yöntem olmuştur.